Fatma Tokay KÖSE

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 31 Ağustos 2002

 

Şehit Düştüğü Yer: Ankara Numune Hastanesi

 

Doğduğu Tarih: 14 Eylül 1967

 

Doğduğu Yer: Elazığ-Alacakaya ilçesi, Çataklı Köyü

 

Mezar Yeri: Elazığ

 

 

F Tipi hapishanelere ve tecrit politikasına karşı sürdürülen ölüm orucunun 395. gününde zorla müdahale edilen Fatma Tokay Köse, 5 gün süren “hayat kurtarma işkencesi” altında, 31 Ağustos’ta şehit düştü.

Fatma Tokay Köse, 1994 Mayıs’ından bu yana tutsaktı. 19-22 Aralık katliamını Çanakkale hapishanesinde yaşadı. Yanıbaşında yoldaşları şehit düştü, yoldaşları ve kendisi işkencelerden geçirildi.

Katliamdan sonra sevk edildiği Kütahya hapishanesinde, 28 Temmuz 2001’de, 6. Ölüm orucu ekibi direnişçisi olarak ölüm orucuna başladı.

13 ayı aşkın, açlığın koynunda ölüm yürüyüşünü sürdürdü. 400 gün iradeyi bayraklaştırdı, boyun eğmemeyi destanlaştırdı.

 

Fatma Tokay Köse, 14 Eylül 1967’de Elazığ-Alacakaya ilçesi, Çataklı Köyü’nde doğdu. Kürt (Zaza) milliyetindendir. İlk ve ortaokulu Alacakaya'da, liseyi Ankara Kurtuluş Lisesinde okudu.

1987 yılında Hacettepe üniversitesi tarih bölümüne girdi. Aynı yıl devrimci hareketle tanıştı. 1987-1990 arasında Beytepe Kampüsü Dev-Genç komitesinde çalıştı. 1989'dan 1990’a kadar, gençliğin akademik-demokratik mücadelesindeki eylemleri nedeniyle üç kez tutuklandı.

1990-91’de Ankara TAYAD'da, Özgür-Der'de haklar ve özgürlükler mücadelesini sürdürdü. Bu dönemden sonra, devrimci mücadelesini Mamak ve Altındağ’da yoksul gecekondu halkı içinde sürdürmeye başladı. Yine bir çok kez gözaltına alındı.

Legal demokratik alanda mücadelesini sürdürme koşullarının büyük ölçüde ortadan kalktığı koşullardı, çalışmalarını illegal alanda sürdürdü. Kırşehir, Nevşehir ve Kırıkkale illerindeki mücadele ve örgütlenmenin sorumluluğunu üstlendi. 1993’te Devrimci Sol'un yeminli üyesi oldu. Aynı süreçte yoldaşı Ali Osman Köse ile evlendi.

19 Mayıs 1994’te gözaltına alındı, 4 Haziran’da tutuklanarak Ulucanlar hapishanesine konuldu. Uzun tutsaklık yılları başlamıştı. Ulucanlardan Sakarya’ya, 17 Ağustos depreminden sonra da Çanakkale hapishanesine sevk edildi.

1996 ölüm orucu döneminde ölüm orucu gönüllülerinden biriydi. 2000’de F tipi saldırısı gündeme geldiğinde yine gönüllüydü.

Çünkü; “Tüm değerlerimizin yağmalandığı, alt-üst edilmek istendiği, adalete, ahlaka, onura dair kırıntının dahi bırakılmak istenmediği koşullarda her şeyimizle direnmekten, savaşmaktan başka yol görmüyorum” diyordu.

 “Umudun ve zaferin adı”, parti’ydi onun için. Parti, “gözünün nuru, hücresine doğan güneş, ve gelecek”ti. Umudu büyüterek, zaferi yakınlaştırarak ölümsüzleşti. Fatma Tokay Köse, Elazığ'ın Şahsuvar köyünde toprağa verildi.

 

***

 

Fatma Tokay Köse'nin Parti'ye yazdığı yazı:

 

PARTİME...

Merhaba,

Daha önce yazılı ve sözlü olarak ifade ettiğim gibi bir kez daha Ölüm Orucuna gönüllü olduğumu belirtmekten mutluluk duyuyorum. Hepimizin geleceğe dair düşleri var. Dünden bugüne düşlerimin temelinde devrim oldu. Ve bu hayali gerçekleştirmek için çıktığımız yolda yapmayı istediğimiz pek çok şey. Bu yapmak istediklerimden biri de -en önemlilerinden biri- Ölüm Orucu direnişçisi olabilmektir. Ölüm Orucunun anlamını, yarattığı etkiyi yaşadıklarımdan çok somut biliyorum. Benim için Ölüm Orucunun ayrı bir yeri var. 1984 Ölüm Orucunun yarattığı sonuçlardan biridir benim ve benimle aynı dönemde örgütlenen insanlarımızın varlığı. Yayınlarımızdan, anlatımlardan okuduğumuz, öğrendiğimiz Ölüm Orucunu. O ulaşılmaz güzellikte olan direnişin bir benzerini 1996'da yaşadık. 1996 Ölüm Orucunda gönüllü olduğumu ifade etmiştim. Ne yazık ki direnişçi olma şansını elde edemedim. Fakat direnişçi yoldaşlarımız ve şehitlerimizle birlikte zaferi örmek, böyle bir sürecin içinde yer almış olmak büyük bir onur ve mutluluk kaynağı oldu. Bugün partimizin yine tarihsel bir misyonu oynadığını biliyorum. Halkımıza, vatanımıza tüm dünya halklarına umut olma, umudu büyütme göreviyle daha fazla yüz yüzeyiz. Bu göreve aday olmak, gerçekleştirmek düşüncesi dahi büyük bir güç. Şimdiden önemli sonuçlar yaratmış durumda.

Evet Ölüm Orucunun benim için de anlamı büyük. '96'da yanlarından olamasam da İdil'in, Berdan'ın gösterdiği iradeyi bütün hücrelerimde hissettim. Onları Kızılbantlı alınlarından yüreğimle, bilincimle öptüm. Bugün onların bıraktıklarının sürdürücüsü olmak, bunu Ölüm orucu eyleminde tekrar somutlamak benim için ayrı bir güzellikte... Duygu ve düşüncelerimi anlatmaya kelimelerin yetmediğini düşünüyorum. Ama diğer yandan partimin anlayacağını bilmemin verdiği rahatlık var.

Yaşadığımız ülke koşullarında emperyalizm ve oligarşinin saldırılarını boşa çıkarmanın, halka umut olmanın ve umudu büyütmenin en etkili silahı Ölüm Orucu olacak. Bunu aylar öncesinden düşünüyordum. Tüm değerlerimizin yağmalandığı, alt-üst edilmek istendiği, adalete, ahlaka, onura dair kırıntının dahi bırakılmak istenmediği koşullarda her şeyimizle direnmekten, savaşmaktan başka yol görmüyorum. Tutsaklık koşullarında ise bunun doruğa vardığını düşünüyorum. Hani Kahraman Altun'un şiirinde dediği gibi "Şerefimle ölmenin doruğunda" olmaktır Ölüm Orucu. Ve Müjdat'ın dediği gibi "Ölüm Orucu yeniden doğmaktır".

Ölüm Orucuna gönüllü olmanın pek çok nedenini sıralayabilirim. Ama benim için temel nedenler şunlardır, Birincisi; Düşmanla aramızda her yönüyle adeta ölüm kalım mücadelesi sürüyor. Ulucanlar'da, Burdur'da yaptığı gibi insanlarımızı vahşice işkencelerle katletmeyi göze alacak kadar pervasız ve bir o kadar aciz durumda oligarşi. Bizim göstereceğimiz ideolojik, kültürel, siyasi güç-kararlılık sürecin devrim lehine dönmesinde tarihsel bir rol oynayacak. Ve biz Parti-Cephe olarak bu güce sahibiz. Devrimin, devrimciliğin meşruluğunun tartışılır hale getirildiği bir ortamda devrim için, halkımız ve vatanımız için ölmenin gücü umudu büyütecek. Emperyalizm ve oligarşi her şeyi insanlığın değerlerini öldürüyor. Ölüm orucuyla inançlarımız, değerlerimiz uğruna ölmenin, düşmanın öldürmesinden daha güçlü olduğu görülecek. Yani bizim daha güçlü olduğumuz görülecektir. Çünkü oligarşi halkımızı yüz binlerce öldürüyor, acı çektiriyor oysa bizim yaşamak ve yaşatmak için seve seve öldüğümüzün görülmesi halka güç ve umut olacaktır. Halkımız yenilmez olduğunu bir kez daha görecektir.

İkincisi, yukarıda yazdıklarımdan bağımsız olmamakla birlikte özelde Kürt halkı ve Kürdistan'ın içinde bulunduğu durumdur. Kürt milliyetçilerinin ihanetinin vardığı nokta ortada. Halkımın umutları, beklentileri, tarihi, haklılığı ve meşruluğuyla oynandı. Şehitlerin kanı üzerinde tepiniyorlar. Oysa hiç bir halka bu reva görülemez. Direnişimizin Kürt halkı üzerinde ayrı bir etki yaratacağına, köreltilmek istenen savaşma dinamiklerini canlandıracağına inanıyorum. Bu canlılığı yaratacaklardan biri olabilmek ayrı bir öneme sahip.

Ve şehitlerimiz... Birlikte çalıştığım pek çok şehit yoldaşım var. Değişik zamanlarda ve alanlarda kahramanlık yaratarak ayrıldılar aramızdan. Onlara sevgim, bağlılığım onların devamcısı olma isteğim Ölüm Orucuna gönüllülüğümü getiriyor. Berdan gibi ölümüme anlam yüklemek istiyorum. Ve halkımız, vatanımız. İkisi de uğrunda savaştığımız yaşama sebeplerimiz. Milyonlarca insanımızın çektiği acıların yanında benim yaşayacaklarım nedir ki. Milyonlarca ölürken halkımız, benim canımın lafı mı olur. Üstelik halkımızın yaşadığı acıların son bulmasında bir soluk yaratabilme işlevine sahip olacağına inandığım bir şekilde ölebilmek. Bir canın lafı mı olur?

Ve partim, yoldaşlarım... Yani büyük ailem. Yıllarca emeğini sakınmayan, düştüğümde ayağa kaldıran, yaşanabilecek en güzel sevgileri, mutluluğu yaşatan partim. Böyle bir örgütün vereceği görev onurdur benim için. Kendimi hiçbir zaman görmediğim kadar güçlü hissediyorum. Çünkü "Biz Başarırız" bunu biliyorum. Bugün devrimci olacağım, devrimci kalacağım diyen her insanımızın Ölüm Orucuna gönüllü olduğuna, olacağına inanıyorum.

Görev verilirse başaracağıma inanıyorum.

Hücreleri yıkacağımıza, zaferi kazanacağımıza inanıyorum. Bu mutlaka gerçekleşecek. Devrim tarihimizde önemli bir dönemeç olacak bu sürecin örgütleyenlerinden biri olabilmek onur verici. Bu sürecin temel eylem biçimi olacak Ölüm Orucunda direnişçiler arasında yer alabilmek en büyük isteğimdir. Partimin benden isteyeceği her şeyi yapmak görevimdir. Bunları tereddütsüz ve severek yapacağımı belirtmek istiyorum.

Zaferi kazanacağımıza olan inancımla önderimi, partimi ve yoldaşlarımı selamlıyorum.

 

Yaşasın Önderimiz Dursun Karataş

Yaşasın Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi

 

***

 

UMUDUN VE ZAFERİN ADI PARTİM'E

 

Selam sana

Düşümdeki, döşümdeki sevdam

Düşmana hıncım

Namluya sürülmüş mermim

Selam sana

Toprağımdaki tohum

Dersim Dersim bakan gözlerim

Kürdistan'da tutuşan Newroz'um

Köpük köpük Karadeniz'im

Gazi'deki isyanım

Başı dik zeybeğim

Selam sana

Sandıktaki çeyizim

Avucumdaki kınam

Bebelerimin yarını

Geleceğim

Selam sana

Zulmün kalbini vurmaya giden halkım

Madenden yükselen çığlığım

Gözümün nuru, hücreme doğan güneş

Açlıkta ekmeğim

Tutsaklıkta özgürlüğüm

Al kanımın dalgalandırdığı bayrak

Selam sana

Selam sana partim

Yeniden yaratmanın

Kazanmanın adı

Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi

Bin Selam

 

                                                              Fatma Tokay

                                               Çanakkale Hapishanesi

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

2000-2007 Büyük Direnişi:

 

Yoldaşları, yakınları Fatma Tokay Köse’yi Anlatıyor:

 

 

Geri